myspace

myspace graphics

Salı, Şubat 21, 2006


Yapılan iyiliklerin reklama dönüştüğü günümüz dünyasında sadaka taşlarına bir bakışın güzel olacağı düşüncesiyle aşağıdaki yazıyı almak istedim. Benzer bir güzelliği de İtalyanlarda kimseyi incitmeden içilen askıdan çaylarda okumuş, çok beğenmiştim.
İyilik yapmada bir incelik: Sadaka taşları
Atalarımızın kabul edip hayatlarına taşıdıklarına baktığımızda verilen sadakalarda ve yapılan iyiliklerde ‘sağ elin verdiğini sol elin bilmemesi’nin bize ait bir düstur olduğunu görüyoruz. Kur’an-ı Kerim, başa kakmanın, sadakanın değerini, minarenin tepesinden kuyunun dibine düşüreceğini gösteriyor. Bakara Sûresi’nde, “Tatlı söz ve kusurları bağışlama, peşinden başa kakma yoluyla incitme gelen sadakadan çok daha iyidir.” (Bakara, 2/263) buyurularak başa kakmanın sadakanın değerini sıfırlayacağı ifade ediliyor. Toplumda, yapılan iyilikler bu anlayış içinde olunca, başa kakma ve yaptığı iyilikten dolayı başkalarına üstünlük taslama gibi problemler olmayacaktır. Dinin ruhunu iyi kavrayan Müslümanlar ‘Yaptıkları hayrın içine riya girer, iyilik yaptıkları kimseler eziklik hissederler’ diye son derece hassas davranmışlardır. Bu hassasiyetin ürünü olarak bugün bildiğimiz bir uygulama vardır Osmanlı döneminde: Sadaka taşları. Prof. Süheyl Ünver hocanın verdiği bilgiler ışında sadaka taşlarını tanıyabiliriz. “Sadaka taşı, iki metre boyunda mermer bir sütun. Üstünde bir çukur var.” Dış görünüşü genelde bu şekilde olan sadaka taşları sosyal hayatın en önemli icatlarındandır. Yapılan iyiliklerin başa kakılmaması ve muhtaç insanların da ezilmemesi için enfes bir yoldur sadaka taşları. Umumiyetle geceleyin veya kimsenin olmadığı bir dönemde hali vakti yerinde olanlar buraya ihtiyaç sahipleri için sadakalarını bırakırlardı. Bir insan sadaka vermekle hayır yapıyordu; ama kime iyilik yaptığını da bilmiyordu. Karşısında ezilen iki büklüm olan insanlar olmuyordu böylece. Derdini kimseye açamayan hakiki bir fakir, ihtiyacı olunca oraya geliyor ve o da yine kimseye halini açmadan oradaki paranın ihtiyacı kadarını alıyordu. Ne kadar ihtiyacı varsa o kadar. Çünkü o biliyor ki, kendisi gibi ihtiyacı olan başka insanlar da var. Bu sadakayı verenin de meçhul olması sebebiyle kimsenin karşısında yüz suyu dökme ve ezilme durumu da olmuyor ve duasını da tanımadığı, bilmediği bir insana gönderiyordu. Tavır ve davranışlarını dinin ruhundan alan atalarımız gerçekten ince anlayış sahibi insanlarmış. Sadece sadaka taşları değil, her birisi ayrı bir inceliğin ürünü olan ayni ve nakdi yardımlar da bizim kültürümüzün ürünleri. Yüzsüzlük edip insanlardan isteme hususunda geri duran insanların ihtiyaçlarını giderme adına mükemmel bir buluş.
Sayı:
105
Bölüm:
Dini bilgiler
Yazar:
OSMAN KARYAĞDI

2 Comments:

Blogger NAZLICA said...

Canım; sen işi büyütmüssün, hayırlı olsun bloğun. Tesadüfen öğrendim, hemen geldim ziyaretine. Çok bereketli olsun Gül-i Rana.Adı çok yakışmış.Sevgiler ve başarı dileklerimle.

2:42 ÖÖ  
Anonymous Adsız said...

elıne yuregıne saglık sevgılı Semanur bastan sona okudum yazı ve sıırlerı ne kadar guzel anlatılmıs duygularımız.hele o sadaka tasları ..bıze gervek kulturumuzden bugun ne kadar uzaklasmıs oldugumuzu hatırlatıyor..Kaybolan degerlerımıze kavusmamızı tum kalbımle Allahımdan dılerım..sevgıler...

4:25 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home