myspace

myspace graphics

Pazartesi, Nisan 17, 2006

ERGUVAN VE BAHAR






Pazar günü Beykoz'dan başlayıp, Alemdağ, Ömerli, Polenezköy istikametine doğru bir gezi yaptık. Yol boyunca, erguvan ağaçları mesetti hepimizi. Ömerli yolunda, bir tesiste konakladık. At sever Ali Paşamız, yirmiden fazla at turu yaptı, ama yine de doyamamış olarak ayrıldı. Yeşilin bahara has tazeliği, güzelliği, kır çiçekleri ve de Istanbul'un simgesi erguvan ağaçları gözümüze-gönlümüze ziyafet sundu. Malesef kameramı yanıma almayı unutmuşum. Cumartesi günü, bol laleli mahallerden geçerken hayıflanmıştım ama, pazar günü de aynı durum olunca iki kat üzüldüm, bunca güzelliği görüntüleyemediğime.

Kentim Istanbul'da 'Boğaziçi ve Istanbul' konulu bir yazı okudum, çok beğendiğim ve okumayan arkadaşlar olabileceği düşüncesi ile paylaşmak istedim. Hoşçakalın.


iSTANBUL'A EN ÇOK YAKIŞANDIR ERGUVAN


BOĞAZİÇİNDE ERGUVAN ZAMANI


Dürr ü yakut ile nahl-i murassa sandım

Erguvan üzre dökülmüş katarat-ı emtâr (*)

Baki

İstanbul’a en çok yakışan ağaçtır erguvan. Kısacık bir an görünüp sonra kaybolan utangaç süsüdür Boğaz’ın her iki yakasının. Beyazdan pembeye evrilen, ancak kendisiyle adlandırılabilen “erguvani” renkle baharın gelişini en önden duyuran habercidir.Günbatımında ufka doğru deniz ve gök erguvani bir renge bürünürken, İstanbul’da erguvanlar bu renk cümbüşünü tamamlar. En çok yakışan ağaçtır erguvan İstanbul’aİstanbul’un güzellikleriyle bütünleşmiş, hatta yılın küçük bir zaman diliminde bu güzelliklerin hakim unsuru haline gelmiştir. Her yer erguvan kokar erguvan mesiminde. Erguvan çiçeklerinin renkleri o kadar gönül okşayıcı, o kadar göz alıcıdır ki erguvan mevsiminde başka her renk; yeşil, mavi, kırmızı, gözden düşer, sönük kalır. İstanbul erguvani bir haleyle sarılır.

Ana vatanı Filistin topraklarıymış erguvanın. Bidayette utancın rengiymiş erguvani, İstanbul’da neşenin, aşkın, coşkunun rengi olmuştur. Rivayet odur ki, evvelce beyazdı çiçekleri erguvanın. Yahuda; İsa'yı otuz gümüşe sattı, daha sonra utancından kendini bir erguvan ağacına astı. Erguvan, bu utancı kaldıramadı, kızardı bembeyaz çiçeği, İhanet yükünü taşıdığı için.Belki de bu yüzden Filistin diyarının yanık sarı toprağına yakışmaz oldu. İstanbul’un eşsiz mavisi ve yeşili arasında kendisine yeni bir yurt buldu. Erguvani renk mavi ve yeşilin arasında baharın ve yeniden dirilişin bir çığlığı oldu.Bu topraklarda buldu kimliğini yeniden nice şairler Boğaz’ın yamaçlarında açan erguvan çiçeklerine bakıp bakıp kendilerinden geçtiler. Ne şiirler yazıldı erguvan ve erguvanın çağrıştırdığı, anlık beliriş ve kayboluşlar üstüne. Bu meyanda şairimiz Hilmi Yavuz’a erguvan şairi desek yeridir. Zaten bir şiir kitabının adı da “Erguvan Sözler”.

“Kim bilir ki dün’dür, ölgündür kalbimiz

Yollarsa her zaman biraz küskündür

Yokuşlarda ve inişlerde...

Zamandır seni sardığım kumaş

Bekledin örtünsün ki yavaş yavaş..

Erguvandın, kayboldun dile gelişlerde.”

Erguvanın birden belirişi ve apansız, hüzünlü kayboluşu, sevgilinin binbir naz ile ortaya çıkışı ve etrafına işveli bakışlar atıp uzak diyarlara gidişi hissini uyandırır. Sevgiliyle karşılaşma anlıktır. Bütün harikulade güzellikler gibi erguvanda ancak anlık ve doyumsuz bir zevk sunar. Sonra kaybolur. Zira sahip olunamayacak denli muhteşem bir güzelliği vardır.

İhsan Aktaş Boğaziçi adlı şiirinde bu duyguyu dile getiriyor.

“Erguvan kokulu be hey zalim yar!

Hangi nazar ile açtın yaramı

Dün gece kalbini akarken gördüm

Bir diyardan öbürüne aşk için.”

Edip Cansever de erguvanın coşkusunu en iyi hisseden şairlerimizden."..

Sevginin çoğul oğlu

Senin ülkende yalnız bütün özlemler

Bilirim yalnız orda, içtenlik, erinç, çoşku

Bayrağındaki bir tek çiçekli dalla

Orda uçsuz bucaksız

Olanca görkemiyle bir erguvan imparatorluğu.”

Bu şiiri okudukça aklıma İstanbul’dan başka bir şehir gelmiyor. Olanca görkemiyle, baharda beliren, uçsuz bucaksız bir erguvan imparatorluğu. Bir sabah bakarsın, Boğaz’ın gizlenilemez güzelliğini ve esrarını Erguvan çiçekleri süsler. Sabahın ilk ışıklarıyla dallarından patlayarak açmıştır. Öğle vakti denizin ve toprağın kokusunu aralayarak güzel bir rayiha yayılır Marmara’ya. Akşam rengini çeker içine yavaş yavaş. Sadece bir perde olmalı ölümle akşamın arasında. Kızıl ile pembe renkleri arasında bir coşkudur bu gizemli hava. Geçmişin geleceğe emanet ettiği bir sırdır Erguvan.Erguvan, hep sevmiştir utangaçlığı,Kim bilmiş ki, görmeye gelmez sırrını...Kısacık bir zamandır erguvan mevsimi. Bu yıl bu mevsimi kaçırmayalım. Sırrını keşfetmek için Anadolu Hisarında, Beykoz’da, Kandilli’de bir erguvan gölgesi bulalım kendimize. Acele edelim. Bir sabah kayboluverirler çünkü.

Bekir BİLGİLİ(*)Erguvan üzerindeki çiğ damlalarını görünce yakut ve mercanla süslü bir fidan sandımHaber Tarihi : 12.04.2004
Resimlerden biri www.agaclar.net'ten alınmıştır. Erguvanı, ağaçları, doğayı sevenler tarafından ziyaret edilmesi önerilir. İnsanın gönlünü açıp, mutlu eden bir site.