myspace

myspace graphics

Perşembe, Temmuz 13, 2006

Asla vazgeçme...

Merhaba;
Sevgili Arkadaşlarım artık bu sayfayı Kızımla birlikte hazırlama kararı aldık. Aşağıda, kendisinin okuyup beğendiği bir yazıyı sizlerle paylaşıyor. Hoşçakalın.
Çok geç diye bir zaman yoktur!.. Okulun ilk günü, ilk derste profesörümüz, önce kendini tanıttı, sonra; "Bu yıl, yepyeni bir öğrencimiz var. Çok ilginç biri bakalım bulabilecek misiniz" dedi.. Ayağa kalkıp etrafa bakmaya başlamıştım ki, yumuşak bir el omzuma dokundu.. Döndüm.. Yüzü iyice kırışmış bir yaşlı hanımefendi, bana gülümseyerek bakıyordu.."Ben Rose" dedi.."Benim adım Rose, yakışıklı.. 87 yaşındayım. Madem tanıştık seni kucaklayabilir miyim?."Güldüm.. "Tabii" dedim.."Hadi sarıl bana.."Öyle sımsıkı sarıldı ki "Bu kadar genç ve masum yaşta üniversiteye niye geldin" diye şaka yaptım.. Minik bir kahkaha ile yanıtladı: "Buraya zengin bir koca bulmaya geldim. Evlenip birkaç çocuk doğuracağım. Sonra emekli olup dünya turuna çıkacağım.."Dersten sonra kantine gidip, birer sütlü çikolata içtik. Hemen arkadaş olmuştuk. Ertesi gün ve ertesi üç ay, sınıftan hep birlikte çıktık ve hep kantinde lafladık.. Öyle akıllı ve öyle deneyimliydi ki, onu dinlemekle, derslerden daha çok şey öğrendiğimi hissediyordum. Sömestre boyunca Rose kampüsün gülü oldu. Nereye gitse etrafı çevriliyor, çok çabuk arkadaş ediniyordu. iyi giyinmeyi seviyor, diğer öğrencilerin ilgisini çekmeye bayılıyordu. Rose hayatını yaşıyordu..Hepimizden daha canlı, daha dolu yaşıyordu.. Sömestre sonunda, Futbol balosuna davet ettik, Rose'u.. Konuşma yapması için.. Orada bize verdiği dersi unutmama imkan yok.. Konuşmasını önceden hazırlamış ve bir yığın karta kocaman kocaman yazmıştı. Elinde bu deste ile kürsüye yürürken, kartları elinden düşürdü. Konuşma darmadağın olmuştu. şaşkın, biraz da utanmış mikrofona doğru eğildi.."Ne kadar beceriksizim, değil mi?.. Özür dilerim.. Buraya gelmeden önce heyecanım yatışsın diye bir duble viski attırdım. Sonucu görüyorsunuz.. şimdi bu kartları toplasam bile onları yeniden sıraya koymam mümkün değil.. Onun için en iyisi ben size aklımda kalanları söyleyeyim, olur mu?.." Biz kahkahalarla gülerken, o bardaktan bir yudum su aldı ve konuşmasına başladı: "Yaşandığımız için, evlenmekten, oynamaktan, yaşamaktan vazgeçmeyiz.. Evlenmek, oynamak ve yaşamaktan vazgeçtiğimiz için yaşlanırız. Genç kalmanın mutlu olmanın ve başarıya ulaşmanın sadece dört sırrı vardır.. Her gün gülmek ve yaşama katacak mizah bulmak.. Bir rüyanız olmalı mutlak.. Rüyalarınızı kaybettiniz mi, ölürsünüz.Etrafımızda dolaşan pek çok kişi aslında ölü ve bundan kendilerinin bile haberi yok.. Yaşlanmakla, büyümek arasında çok büyük bir fark vardır.. Eğer 19 yaşındaysanız ve bir yıl hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey üretmeden bir yıl sırtüstü yatarsanız, sadece bir yaş yaşlanır, 20 olursunuz.. Ben 87 yaşındayım ve ben de bir yıl hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey üretmeden sırtüstü yatarsam, 88 yaşımda olurum. Herkes bir yılda bir yaş yaşlanır.Bunun için özel bir yetenek ya da bilgiye ihtiyaç yoktur. Oysa bir yaş daha büyümek için, mutlak bir şeyler yapmak, üretmek, kendini geliştirecek fırsatları bulmak ve kullanmak gerekir. Asla pişman olmayın.. Biz yaşlılar, genelde yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan pişman oluruz çünkü..Ölümden korkan insanlar, pişman olanlardır.. Pişman olmaktan korktukları için hiçbir şey yapmayanlardır.."Ders yılı sonunda Rose, yıllarca önce başlayıp, yaşam mücadelesi içinde ara vermek zorunda kaldığı üniversiteyi derece ile bitirdi..Mezuniyet töreninden bir hafta sonra, uykusunda, huzur içinde öldü.Cenaze törenine 2 binden fazla üniversite öğrencisi katıldı."Yapabileceğimiz her şeyi yapmak için asla geç olmayacağını" hepimize hem de nasıl öğreten bu muhteşem kadının anısına layık bir törendi bu.. Rose'un öğretisi aslında dünyanın bütün üniversitelerinde zorunlu ders olmalıydı:"Çok geç diye bir zaman yoktur..

Cuma, Temmuz 07, 2006

KÜTAHYA-EMET VE DÜĞÜNLERİ

Burası Bilecik'ten. Türbenin karşısındaki bir tepe. Kaya üzerindeki iri zincirler ilgimi çekmişti, yakınlaştırarak görüntülemeye çalıştım ama, görüldüğü üzere zincirlerden eser yok!..
Kütahya notlarına akçahan da başladığımda, Kütahya'nın Pınarları türküsü az bile ifade etmiş bu her tarlanın eteğindeki soğuk pınarları demiştim. Kütahya-Emet arası yeşillikler içinde bir yol. Adım başı rastlanılan pınarlarından en gür ve soğuk olanı burası olduğu için, tüm pınarları temsilen görüntülemek istedim. Bizim Ali de her karede kendini temsilen yer aldığı için o da huzurlarınızda..
Yukarda yer alan fotoğraf Emet'e giderken, aşağısı da Emet meydanından. Emet'te kamera şarzının azizliğine uğradığımdan fazla bir görüntü alamadım. Kaplıca tesisleri yeşillikler içinde, apart evler ve otelleri, şifalı sular kaplıca ve hamamlarının yanında normal yüzme havuzları da mevcut.

Hanımlardan orta yaş ve üzeri dışarı çıktığında, ön kısmı koyu pembe olan lacivert, ilk etapta etek ve üzeri aynı kumaştan önlük sandığım, daha sonra peştemal olduğunu öğrendiğim kumaşı etek gibi sarıyor ve üzerine siyah örtü alıyor.

Tanıştığımız bir aile vasıtası ile düğün görmüş olduk. O kadar şaşırdım ki, kendimi bir kaç zaman ötede, en azından folklorik bir programda hissettim. Üzeri can alıcı desenlerle, simlerle süslü ipekler, küpürlü kumaşlar, kadife üzerine simle yapılmış nakışlardan oluşan bluz, altına aynı kumaştan çok geniş bir şalvar, belde gümüş ve altınımsı kemerler, başlarında yazmalar ve 250-300 Ytl ye yapıldığını öğrendiğimiz çok ağır iğne oyaları ve pek tabii olabildiğince takıp takıştırmış bir düğün ahalisi görüyorsunuz. Herkes (genç olan herkes) gelinin olabileceği kadar süslü ve G.Antep'ten gelip, Emet mağzalarında yapılan şatafatlı ipeklerle yapılan şalvar takımları içersinde onlar çok ihtişamlı biz çok şaşkındık. Aynı kumaşları Antep'te düğün alış-verişi yapan aileler alırken görmüştüm. Düğünlerin en az 3-4 gün sürdüğünü belirttiler. Böylece Kütahya notlarımı aktarmış olurken, hoşçakalın.



Posted by Picasa

KÜTAHYA GEZİSİNDEN..

Kütahya çini çarşısından yine bu görüntüler. O kadar hoş şeyler var ki, insan sadece bakmak için girmesine rağmen eni-konu alışveriş yapabiliyor. Tanınmış porselen fabrikalarının da satış mağzaları bulunmakta çarşı içinde. Yeğenimin yemin töreni Kütahya'da idi. Bir geçici görev sebebiyle Emet'te bulunan dostlarımız, kaplıca tesisleri yeşillikler içinde ve bakımlı deyince biz de Erzurumlu'ların tabiri ile 'o ki' Kütahya'ya gidiyoruz, hem dostlarla birlikte birkaç gün geçiririz hem de değişiklik olur diyerek, Kütahya'ya gittiğimizde Emet'te kalmaya karar verdik. Sağolsun biz gelmeden kalacak yer hususunu arkadaşlarımız hallettiler. Biz Kütahya'ya vardık, ha bire şehir merkezini turluyor, Emet'e gidiş yönünü gösteren levhayı arıyoruz. Bulamayınca, bir bilene soralım dedik ve Afyon istikametine gidip, Gediz yol ayrımından devam etmemiz söylenince yolu tuttuk. Tuttuk tutmasına ama, yol ayrımında Gediz tabelası göremeyince ilerde olmalı diyerek yola devam ettik. Ve ilerde... GEDİZ YOL AYRIMINI 1 KM GEÇTİNİZ yazan bir yurdum uyarı levhası gördük. Şaşkınlık ve gülmekten bir hal olan kafile erkanı geri döndü ve İzmir, Çavdarhisar ve Aizonai yol ayrımından devam ettik. Daha sonra dikkat ettiğimizde Gediz ayrıca belirtilmediği için olsa gerek, kaplıca işletmeleri tarafından sözkonusu tabelaların konulduğunu öğrendik. Aynı şekilde kavşağa 1 km var şeklinde de bir levha konulmuş.

Yukarda resmi görülen tapınak Zeus Tapınağı. Aızonai antik kentinde yer almakta ve burası Çavdarhisar'a bağlı bir yerleşim yeri. Emet'e giderken içinden geçiyorsunuz. M.Ö 3000 yılına dayanan tarihiyle bu kent krallar kenti olarak geçmekte. Sözkonusu dönemde kentte 120 bin kişinin yaşadığı belirtilmekte. Roma köprüsü ve tiyatro kalıntıları da bulunmakta. Aynı isimle bir de Mersin Silifke'de Zeus Tapınağı bulunmakta. Tüm bunlara bakıp, düşünüldüğünde insanda yaradılıştan, doğuştan var olan kendisinden güçlü, kendisini yaratıp, koruyan varlığa, Rabbe inanma ve sığınma ihtiyacının tezahürleri olduğunu gözlemliyorsunuz. Olması gerekenden uzak bu yönelişler hüzünlendiriyor insanı...







Posted by PicasaBurası Şeyh Edebali Hazretlerinin türbesinden camiye inen yol. Zirvelerin insanı bir kayalığın zirvesinde mekan tutmuş.

KÜTAHYA GEZİSİNDEN


Kütahya'ya giderken, Bilecik'te Şeyh Edebali Hazretlerini ziyaret etmiştik. Hocasının ve Babası Ertuğrul Gazi'nin nasihatlerini paylaşmak istedim. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın denilmekte. İşte, yüzyıllar sonra, sayfalarca söz edilen sosyal devlet olmanın bilge bir ağızdan özeti.

 Posted by Picasa